12 Haziran 2014 Perşembe

Acziyet - Ali Bulaç

Cesur ve geniş kapsamlı bir yüzleşmeye ihtiyacımız olduğu ortada. İtiraf edelim: İslam dünyası tam bir acziyet içinde.

Dünyanın genelinde şu veya bu ölçekte sorunlar yaşanıyor, yer yer sorunlar çatışmalara da dönüşüyor. Ancak hiçbir sosyo-politik havzada yaşanan sorunlar İslam dünyasındakilerle mukayese edilemez. İslam dünyası neredeyse tamamı ağır bir krizin içinden geçiyor. Bölgemizde bazı mıntıkalar kan gölüne dönmüş bulunuyor. Hiçbir yer huzurlu değil, görece istikrar varsa da bu, baskı rejimleri altında sağlanabilmiş sathi bir istikrardır. Irak ve Suriye’de Baasçı rejimlerin sağladığı istikrarın ne kadar sahte olduğunu son yaşadığımız olaylarda apaçık gördük. Bir arada yaşıyormuş gibi görülen toplumsal gruplar, baskı rejiminde bir sarsıntı vuku bulunca her bir birim diğerinden ayrışıyor, kutuplaşıyor ve çatışıyor. Birbirimize propaganda yapmanın anlamı yok. Bizden daha katı baskı rejimler de çöktü. 70 yıl adına “demir perde” denen Sovyet sistemi sona erdi, ciddi sorunlar yaşandı ama hiçbir bölgedeki çatışmalar İslam dünyasındaki kadar vahim, ağır, yıkıcı ve gaddarca olmadı.

Üzerinde yoğunlaşmamız gereken ciddi sorunlarımız var, bunlar çok derinlere işlemiş bulunuyor. Muasırlarıyla mukayese edildiğinde gayrimüslimlerin İslam devletleri altında görece rahat oldukları, iyi kötü varlıklarını koruyabildikleri doğrudur. Avrupa kendinden olmayan hiçbir din mensubuna tarihte yaşama hakkı tanımadığı gibi, Batı Hıristiyanlığı içinde farklı bir yorumdan çıkan protestanlığa bile uzun yüzyıllar tahammülsüz kaldı. Gayrimüslimlerin İslam hâkimiyeti altındaki durumları bizim artımız, ama Müslümanların birbirlerine karşı tutum ve davranışları hiç de övünülecek gibi değil. Bu acı gerçeği kabul etmemiz lazım. Belli ki tarihten kötü şeyleri tevarüs ediyoruz. Geçmişte olduğu gibi bugün de Müslümanlar birbirlerine karşı zalimane davranıyorlar, birbirlerinin varlıklarını, dini-toplumsal farklılıklarını meşru görmüyorlar, ellerine geçirdikleri iktidarı temellük edip kendileri ve yakın çevreleri hesabına kullanıyorlar. Sünnilerin Şiileri, Şiilerin Selefileri, Vehhabilerin Alevileri öldürmesi yeterince utanç verici değil mi? Saddam Enfal’de 183 bin Kürt’ü gözünü kırpmadan öldürdü, Kürt peşmergeler Amerikan askerleriyle işbirliği yapıp Felluce’de Arap katliamı yaptı. El Kaide kökenli örgüt mensupları sorguya tabi tuttukları bilgisiz Alevi şoförleri namaz rekâtlarını bilmiyorlar diye acımasızca katlediyor. Şehirler, sivil yerleşim birimleri Nusayri yönetimindeki Suriye hava kuvvetleri tarafından yerle bir ediliyor.

İslam cumhuriyeti idealiyle şanlı devrim yapmış İran, stratejik hesapları öyle gerektiriyor diye güzelim bir ülkenin kan gölüne dönmesinde rol oynadı. Geçen yüzyılın İttihatçılığına özenen Türkiye, geçmişin 400 yıllık bölge hâkimiyeti hayalleriyle Suriye’nin mezbahaya dönmesine katkıda bulunuyor. Suudiler, Mısır’da kanlı bir darbenin destekçileri oluyor. Meşru seçimi kazanıp iktidar olmuş İhvan yönetimi askeri darbe ile devrilir ve binlerce insan sokak ortasında infaz edilirken kimsenin sesi çıkmıyor.
...
devamını okumak için tıklayınız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder