20 Mart 2015 Cuma

Gül'ün siyaseti... - HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Uzun suskunluk, arayış ve beklenti döneminden sonra açıklamalar peş peşe gelerek Abdullah Gül siyasete davet edildi. Bu beklenmeyen, her şeyiyle sürpriz bir oluşum değil. Siyaset içi ilişkilerin birkaç aylık süre zarfında gösterdiği inişler çıkışlar çeki taşı gibi yerinde duran asıl meseleyi etkilemez. Asıl mesele dediğim Abdullah Gül gibi bir siyasi şahsiyetin siyasetin ağrılık merkezini her şart altında oluşturacağıdır.
Nasıl olmaz? Son yirmi beş yılın siyasetinde en etkili noktalarda bulunmuş bir kişiden söz ediyoruz. 1991'de parlamentoya girmiş ama 1960'lardan itibaren siyasetin içinde yaşamış bir kişi Gül. Milletvekili seçilmesinden hemen sonra partisinin yenilikçi, farklı cephesini oluşturmuş. On yıl kesintisiz AB Parlamenterler Meclisi'nde bulunmuş. Erbakan'a karşı hareketin liderliğini yapmış. Ak Parti hareketini hazırlamış. Programını yazmış. Başbakanlığını, çok başarılı Dışişleri Bakanlığını yapmış. Cumhurbaşkanı seçilmiş ki, bu bir darbenin arkasındandır. Cumhurbaşkanlığındaki başarısı ayrı bir konudur. Bu profilin değil Ak Parti, Türkiye siyaseti tarafından da daha ileri şekilde değerlendirilmemesi pek siyasi akılla uzlaşacak bir husus değildir. Nitekim o siyasi akıl harekete geçip bugünkü çağrıları gerçekleştirdi. Kaldı ki, Gül'ün Cumhurbaşkanlığından ayrılmasından hemen önce de bugünküne benzer davetler başlamıştı.
***

Görev yapmış liderlerin siyasete dönmesi ne Türkiye'de ilktir ne de dünyada. İnönü, kimseye nasip olmayan kariyerinin ardından 1961'de, hem de on yıl gündelik siyaseti en şiddetli şekilde yapıp yaşadıktan sonra Başbakan olmuş, genç Demirel tarafından 1965'te devrilmiştir. De Gaulle ulusal kahramandı. Uzun süre evinde oturduktan sonra bir kere daha siyasete çağrıldı. Sayısız örnek var.
Bugünkü demokratik siyaset veya bugünkü dünyanın yeni kitle iletişim araçları, yeni zaman- mekân algıları, kısacası çok daha hareketli ve hatta sivil ortamında İnönü ve De Gaulle türü 'kurtarıcı' siyasetçilere gerek yok. Tersine. Her şey çok daha fonksiyonel çizgide gelişiyor. Bugün Başbakan olan birisi Avrupa'da ertesi yıl bir şirketin genel müdürü oluyor veya bir uluslararası örgütte çalışabiliyor. Çok daha yumuşak geçişlerin, ısrarla söylüyorum demokratik pozisyonların dünyası bugünkü dünya. Gül zaten siyasetin dışında kalmayacaktı. Siyaset düşüncesi üretecekti. Siyasal meselelerle uğraşacaktı. Aynı işi parlamentoda eylemli siyasetin içinde olarak da yapabilir. Gül devlet adamlığını kanıtlamış bir siyasetçidir. Konumu ne olursa olsun bu niteliğini korur.
...
devamı için tıklayınız















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder