19 Mart 2015 Perşembe

Çanakkale'nin zaferi yanında, neler düşünmeli? - TARHAN ERDEM

Başbakanımız, Çanakkale Zaferi'nin Osmanlı Devleti'ne ne kazandırdığını hiç bilmiyor gibi konuştu tören kürsüsünde!
Dün Çanakkale'de, zaferin 100'üncü yılı anma toplantıları vardı. Bu muharebeyle başlayan Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş savaşı, dört cephede sürdükten sonra 1918'de Mondros'la bitti.
Dün sadece "Çanakkale Zaferi'ni" kutladık. Neydi kutladığımız? Kutlayalım da, başını ve sonunu da düşünmeyi unutmayalım; hatırlayalım:
1914 yılı sonbaharında, Yavuz ve Midilli gemilerinin Alman Amirali Souchon'un emrinde Karadeniz'e tatbikat amacıyla çıkmıştı. Tatbikat sırasında bazı Rus limanlarının bombalanması ve mayınlanmasıyla, Osmanlı - Rus savaşı başladı. Bu olaydan bir kaç gün sonra Ege'deki İngiliz ve Fransız gemileri Çanakkale Boğazı ağzındaki iki bölgeyi bombaladılar. Bu iki muharebeyle, ilan edilmeden Birinci Cihan Harbi başlamış oldu. (*)
Her iki olay Osmanlı Devleti'ni, birlikte veya karşısında olduğu devletlerin, iki tarafın da birlikte istedikleri gibi, savaşa sokmuş oldu. Birinci Dünya Savaşı zaferle başladı, sonu hüsranla bitti! Trablusgarb'tan, Sarıkamış'a, güneyden kuzeye savaştık, zaman zaman kahramanlık haberleri alınsa da, her cephede çoğu kez mağlubiyetle çekildik; sonuçta, Osmanlı Devleti temsilcileri, Mondros'ta "Mütareke"yi, sonra da Sevr'de "Sulh muahedesi"ni imzaladılar!
Bu savaş, "Hürriyetin ilanı" olarak da adlandırılan "İkinci Meşrutiyet" döneminin eseridir.
İkinci Meşrutiyet'in ilk günlerinde, "Hürriyet", "Eşitlik", "Adalet" ve "Kardeşlik" sözlerini dillerinden düşürmeyen İttihat ve Terakki Partisi'nin liderleri, 1908 sonrasında bu ilkelerin içini doldurmak için hiçbir şey yapmadılar ve iktidarda kalmak için her yola başvurdular: Her adımlarını "vatanı kurtarmak" için attıklarını söylüyorlardı. Siyasal cinayetler kovuşturulmuyor, seçimler erteleniyor, Kanuni Esasi bu nedenle değişiyordu! Meşrutiyetin ilanından 3 yıl geçmeden siyaset tıkandı.
Artık savaşı bile, iktidarı koruma aracı olarak kullanmanın yolu aranıyordu.
İktidarlarını korumak isteyenler maceranın her türlüsünü denediler; önce hürriyetler yok edildi, sonra kardeşlik.
İstanbul'un işgali ile iktidar da yok oldu!
Bu ortamın bir zaferini isterseniz kutlarken, sonraki dört yılı söylemeseniz de, hatırlamanız gerekmez miydi? Söylemeseniz olur ama bilmezden gelmeniz ayıp oluyor! Dün, "Çanakkale Zaferi milleti ayağa kaldırdı, oradan Mustafa Kemalin Meclis'i doğdu, Kurtuluş Savaşı o heyecanla yaratıldı" benzeri sözleri duyan tarihçilerimizin ne düşündüklerini merak etmiyor musunuz?
Kasım 1914'te, Ege'deki Fransız ve İngiliz donanmalarına Çanakkale'yi bombalama emri vermelerinin en güçlü nedeni Osmanlı Devleti'ni harbe sokma isteğiydi.
İttihat ve Terakki Partisi liderleri ise, "iktidarı koruma" kararlarını, kafalarına kazımışlardı. Bu karar hayatlarının ilk meselesiydi, bu heveslerini 1918'e kadar kafalarından silmediler!
Günümüzde, Çanakkale Zaferi'nin 100'üncü yılında, o savaşın kahramanlıklarından başka şeyleri de hatırlamamız gerekmez miydi? Bu gün bize gerekli bilgileri ve düşünceleri, "1912 veya 1913 yılındaki siyasal gelişmeler, ittifaklar bilinmiyor muydu?" ,"bu savaşa niçin girdik?" ve benzeri soruların cevaplarında bulamaz mıydık?
...
devamını okumak için tıklayınız


























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder