8 Ekim 2014 Çarşamba

Biden`in Gaflı Konuşmasından Öğrendiğimiz 6 Şey - CENK SİDAR

Türkiye kamuoyu Biden`in Harvard konuşmasını Erdoğan`dan özür dilediği konuşma olarak ele aldıysa da konuşmanın içerik ve bize öğrettikleri ülke için kritik.
ABD Başkan Yardımcısı Joseph (Joe) Biden`in 2 Ekim tarihinde Harvard Üniversitesinde Türkiye`yi Suriye`deki terörist yapılara destek vermekle itham ettiği konuşmadan hemen sonra özür dilemesi önemli bir gelişmeydi. Keza bu ifadeler sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümetini değil, Türkiye Cumhuriyeti devletini de zan altında bırakıyordu. Bu ifadeler nedeniyle özür dilemesi iki müttefik arasında hem diplomatik bir nezaket, hem de ABD`nin Türkiye`nin işbirliğine en çok ihtiyacı olan mevcut konjonktürde pragmatik bir gereklilikti.

Peki Biden neden özür diledi? Düşüncelerinin gerçeği/mevcut algıyıyansıtmadığından mı, yoksa samimi düşüncelerini çekinmeden ifade ettiği için mi? İlk olasılığının gerçek olması durumunda yalan söyleyen bir ABD Başkan Yardımcısının Amerikan kamuoyundan gelecek muhtemel baskıya rağmen görevine devam etmesi mümkün değildi. Biden düşüncelerini “açıkça” ifade ettiği, “söylememesi gerekenleri” söylediği için özür diledi. Bu durumda bu konuşmanın içeriğini daha yakından irdelememiz gerekiyor. Türkiye kamuoyu ve dünya bu konuşmadan neyi öğrendi, neyi teyid etti?

1- Türkiye Washington`da bölgedeki istikrarsızlığın ana nedenlerinden biri olarak algılanıyor. Dış politikayı çeşitli kaynaklardan izleyen ve jeopolitik gelişmeleri yorumlayanlar zaten bu algının varlığının epeydir farkındaydı. Hükümetin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın gazabına uğrayan New York Times, Washington Post, Wall Street Journal ve diğer yabancı basının bu minvaldeki yorum ve detaylı haberlerini uzun zamandır okuyorduk. Fakat Amerikan devletinin en tepesinden bu doğrultuda bir açıklamanın yapılması bu algının ne denli güçlü olduğunun bir göstergesi ve teyidi oldu. Özür dilenmesi “Türkiye`nin Esad`ı devirmek hedefiyle teröre destek vererek IŞİD belasını yaratan bir ülke olarak” değerlendirildiği algısını değiştirmiyor. Konuşmanın kayıtlarını izleyince Biden`in bu ifadeleri samimi bir şekilde kullandığını görüyoruz. Bu algının Biden`la sınırlı olduğunu düşünmek yanlış olur. Çünkü Biden sıradan bir kişi değil. Dünyanın en etkili çalışan, en büyük ve en örgütlü istihbarat sistemine sahip süper gücünün başkan yardımcısı. Bu istihbarat mekanizmasının liderleri ve dış politika uzmanları her gün Biden`a resmi briefing`ler sunar, ulusal ve küresel güvenliği ilgilendiren meselelerde bilgilendirmeler yapar. Anayasa uyarınca ABD Başkan Yardımcıları Başkanın sahip olduğu tüm istihbarata sahiptir. Başkan için günlük olarak hazırlanan "President`s Daily Brief" "Başkanın Günlük Bilgilendirmesini” de okur. Görevdeki Başkan görevini yapamaz duruma gelir yahut hayatını kaybederse Başkanlık görevini üstlenirler. Yani Biden`in bu konudaki ifadeleri en aşağıdan en yukarıya Amerikan ortak devlet aklının bir tezahürü olarak görülmeli ve bu şekilde değerlendirilmelidir.

2- Türkiye`nin bölgedeki önceliği IŞİD değil, Esad Rejimi: Ne Washington ne de başka bir Başkent Türkiye`nin bölgede terör ve istikrarsızlıktan fayda sağladığını/sağlayacağını iddia edemez. AKP Hükümetinin salt istikrarsızlığı artırmak amacıyla terörle ilişkili örgütlere destek vermesi de kesinlikle haksız bir suçlama olur. Burada problem Hükümetin yanlış hesap ve öngörüsüzlükle bölgedeki ne idüğü belirsiz grupları ve fraksiyonları destekleyerek bir canavarın ortaya çıkmasına dolaylı olarak neden olmasıdır. Eleştirilecek ana unsur ise bu öngörüsüzlük, yanlış hesap ve hataların Esad rejiminin devrilmesinin bölgede ana öncelik olarak belirlenmiş olmasından ötürü yapılması. Esad kendi yurttaşlarını gözünü kırpmadan öldürmekten çekinmeyen eli kanlı bir diktatör. Esad`ın alternatifi olmaması ve ülkenin demografik yapısı nedeniyle Batı Esad`ın devrilmesi konusunda isteksiz/yavaşdavranırken, Erdoğan ve Davutoğlu daha önce yaptıkları açıklamaların iç siyasette kendilerine maliyet çıkarabilmesinden ötürü Esad`ın devrilmesini neredeyse kişisel bir mesele haline getirdiler. Durum bugün de aynen devam ediyor. Başbakan Davutoğlu`nun 5 Ekim tarihinde CNN International`da yayımlanan Christiane Amanpour ile yaptığı televizyon mülakatında Türkiye`nin IŞİD ile mücadeleye Esad rejiminin de hedeflenmesi şartıyla katılacağını söylemesi bu iddiayı doğruluyor. Türkiye`nin hemen yanı başında, Kobani(Ayn-Al-Arab)bölgesinde bir insanlık katliamı yaşanma ihtimali ufukta belirmişken, Davutoğlu ve Erdoğan`ın hala Esad faktörünü devreye sokup fırsatçı bir üslup takınmaları ülke için üzüntü verici bir durum.

3- Erdoğan yapılan dış politika yanlışlarının farkında (mı?): Biden konuşmasında net bir şekilde Erdoğan`ın hatalarının farkında olarak kendisine “siz haklıydınız, çok fazla insanın (Suriye’ye) geçişine izin verdik, şimdi sınırı mühürlemeye çalışıyoruz"dediğini iddia etti. Biden bu ifadesinden ötürü de özür dilemedi. Özür dilemesinin nedeni ilk maddede ele aldığımız “Türkiye teröre destek veriyor” açıklamasının uluorta yapılması ve “Türkiye bunu bilinçli olarak yaptı” şeklinde algılanmasıydı. Erdoğan`ın dış politikada yaptığı hataları kabul edip etmediği konusunda iki liderin birbiriyle çelişen açıklamaları var. Yani bu durumda ya Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da ABD Başkan Yardımcısı Biden doğruyu söylemiyor. İki ihtimal de ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceği için endişe verici.

devamı için tıklayınız










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder