30 Ağustos 2014 Cumartesi

Bir badire olarak muktedirin uzattığı el - AHMET İNSEL 29/08/2014

Erdoğan'ın konuşması özellikle partisi ve yakın çevresi içinde bu iddiaları hatırlamaya devam edenlere yönelik açık bir tehditti. Demokratik ülkelerde yeni seçilmiş cumhurbaşkanının kendi partisi içindeki potansiyel ihanet yuvalarına işaret ederek işe başlayanın olduğunu zannetmiyorum.
Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiğini bildiren YSK kararı, bu kararın yayımlanması için ilgili kurumlara iletildiği 15 Ağustos’tan 13 gün sonra Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı. Gayet ince bir ayarla, Erdoğan’ın parti genel başkanı olarak olağanüstü kongreyi açması ve atadığı halefinin resmen genel başkan seçilmesini izleyen saatlerde yapıldı bu işlem. Bu ince ayarı düşünenler ve uygulayanlar, ustalık döneminin bir yönetim başarısını daha gerçekleştirmiş olmanın neşesi içinde olabilirler. Ama bu yaptıkları kurnazlığın, 13 gün boyunca Erdoğan’ın parti genel başkanı olarak göreve devam etmesinin ne kadar sorunlu olduğunun en açık delili olduğunu da bilmelidirler. Eğer bu durum anayasa açısından sorunlu değildiyse, neden YSK kararının yayımlanmasını 13 gün bekletmek ihtiyacı duyuldu sorusuna aynı kurnaz zihinlerin ne yanıt üretilebileceğini insan merak etmiyor değil. Resmi Gazete’de iş yoğunluğu gerekçesini öne sürerek bizimle alenen alay etmeyeceklerini umarız. “Reis böyle uygun buldu” demek yegane doğru ve inandırıcı yanıt değil mi?
Erdoğan’ın genel başkanlığa veda konuşması, cumhurbaşkanı olarak seçilmiş bir kişinin konuşması değildi. Artık tüm frenleri boşalmış, kendi kararlarının yeni düzenin kural ve teamüllerini oluşturmasının gereğine ve doğruluğuna inanmış bir Reis’in konuşmasıydı. Aynı zamanda, çok büyük bir korkunun izlerini de taşıyordu bu özgüven patlaması görünümlü konuşma. İhanete yapılan bu denli güçlü vurgu, “bir yerlerden benim yuvamı yapacaklar” endişesinin dile vurmuş hali olarak da yorumlanabilir. 17 ve 25 Aralık operasyonlarında yakın çevresi ve belki kendisiyle ilgili rüşvet, yolsuzluk, irtikap, görevi kötüye kullanma suçlamalarının toplumsal hafızada unutulmadığının bilincinde olan birinin konuşmasıydı bu. Israrla “darbecilerin getirdikleri haberlere inananları bugün kimse hatırlamıyor” gibi ne demek istediği pek anlaşılmayan iddialarda bulunuyordu. Seçmen topluluğunun takriben yarısı bu iddiaları her gün hatırlıyor ve kısa zamanda unutacağa pek benzemiyor. Erdoğan için “kimse” en fazla seçmen topluluğunun yarısını mı içeriyor. Kaldı ki AKP seçmeni içinde de bu iddiaları hatırlamaya devam edenler var.
Erdoğan’ın konuşması özellikle partisi ve yakın çevresi içinde bu iddiaları hatırlamaya devam edenlere yönelik açık bir tehditti. “Unutulmaya namzet adaylar da yok değil ha. Onlar da vakti saati geldiğinde inanıyorum ki o çöplüğün içinde yerlerini alacaklardır” derken, yeni seçilmiş bir cumhurbaşkanının rahatlığı değildi sergilenen. Demokratik ülkelerde yeni seçilmiş cumhurbaşkanının kendi partisi içindeki potansiyel ihanet yuvalarına işaret ederek işe başlayanın olduğunu zannetmiyorum.
Daha ilk adımda Yargıtay Başkanlar Kurulu’na yönelik, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” türünden hakaret sınırlarında dolaşan, ağır ithamlarda bulunması da, örneği pek bilinen bir davranış değil. Yargıtay daire başkanlarından oluşan bu kurulun Haşhaşi’lerden, meczuplardan emir alanlar olarak betimlenmesini Yargıtay üyeleri ve yargı camiası nasıl karşılar, bilmiyoruz. Ama yeni cumhurbaşkanının kendi arzuladığı yapılmayınca ileride ne tür tepkiler vereceğini, ne tür ithamlarda bulunacağını şimdiden görebiliyoruz.
Devamını okumak için Tıklayınız:


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder