13 Mayıs 2014 Salı

Yargı hâlâ 27 Mayısçı-ORAL ÇALIŞLAR

27 Mayısçılık; bütün gücüne, elindeki etkili kurumlara rağmen iktidardaki büyük payını, eninde sonunda yitirecek.
27 Mayısçılık, bir düşünme ve olayları algılama yöntemidir. 27 Mayıs, Türkiye’nin son 50 küsur yılına damgasını vuran bir 'yönetme ve devlet kurumlarını biçimlendirme' kültürüdür. 

27 Mayısçı düşünce sistematiğine göre; asıl egemenlik sahipleri, devlet kurumlarıdır. Seçilenlerin güvenilmez olma ihtimali ve yanlış yapma riski, her zaman yüksektir. Çünkü, onları seçen halk, geridir. Halkın doğru bir tercih yapması, çok da olasılık dahilinde değildir. Bu nedenle de iktidarı seçilenlere teslim etmemek, onları değişik kuşatma mekanizmalarıyla sıkboğaz etmek; son derece önemlidir. Yoksa, memleket gericiliğin eline düşer. 

27 Mayıs Anayasası’nın da ondan sonra aynı doğrultuda darbeler döneminde hazırlanan anayasaların da temel mantığı; 'seçilene güvenmemek'tir. 'Seçilene güvenmemek', bir dizi yasal ve anayasal önlemi de içeren bir anlayıştır. 

Asker, yargı ve bürokrasi, anayasal kurumların ana eksenini oluşturur. İlk direnişi, bürokrasi örgütler. Seçilmişleri, 'kırmızı kitap'la yönlendirir. Siyasetçilerin bilmedikleri devleti, onlara öğretir. 'Ana omurga' ise yargıdır. Savcılarıyla, hâkimleriyle, Yargıtayı’yla, Danıştay’ıyla, askeri mahkemeleriyle, Anayasa Mahkemesi’yle; tam bir örgütlenmedir. Buna HSYK’yı da ekleyince, tablo tamamlanır. 

Siyasetçiler yargılanır, partiler kapatılır. 'Devletin âli menfaatleri' için yargı her an hazır ve nazırdır. Bizde, yargı; uçan kuştan hesap soran, kendini her şeye kadir hisseden, kendini hatasız gören bir kurumdur. Onlar, kendilerini 'asıl devlet' olarak görürler. Yıllarca, memlekette ne yazılıp, ne konuşulabileceği, onların kontrolünde oldu. Hangi partinin nasıl siyaset yapacağı, onların konusuydu... Mahkemeler, yalnız düzen vermekle kalmazlar, siyasetçileri her yıl yıldönümü bahanesiyle azarlamayı da bir gelenek olarak sürdürürler. Siyasetçiye ayar vermeyi, hem hak hem görev addederler. 

27 Mayıs’tan bu yana, tam 54 yıldır, bu memlekette, bürokrasi ve yargının dediği oluyor. Onların yetmediği hallerde; askerin devreye girip, darbelerle siyasete 'format çektiğini' de unutmayalım. 

Son yıllarda, işler biraz karıştı. Askerin siyaset üzerindeki ağırlığı, büyük ölçüde kırıldı. Yargı, buna rağmen, süreçten; 'güçlenerek', yani 'militanlaşarak' çıktı: Yargı alanında, 'ulusalcılıktan bağımsızlaşma'ya doğru bir arayış görülse bile; yargının siyasete yaklaşma biçiminde, yargı zihniyetinde, köklü bir değişiklik olmadı.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder